Kapıda geçen gün geldiğimde gödüğüm bir bacağı kopuk kederli köpek karşıladı beni.
Sonra Belgin'i gördüm. Ne tanıdık bir yüzü vardı. "Ben geldim" dedim. "Hoş geldiniz" diyerek gülümsedi.
Sanki uzun süredir oraya gidiyormuşum gibi doğal bir eda ile, "bir dakika" dedi, içeri girdi ve bir bitki makası, uzun ince kürek gibi bir alet(adı neydi bu aletin acaba), bir önlük, iki çift doktor eldiveni, bir poşet ve bir plastik leğen elinde geldi. "Buyrun" dedi, beni girişteki çiçek tarhının yanına götürdü.
Bu tarhdaki ölü çiçek başlarını alacak ve yabani ot temizliği yapacaktım.
"Bitkinin gücünün ölü çiçek ve saplara gitmemesi için bu temizlik önemli" dedi. "Yabani otların ise kökünden alınması çok önemli."
"Peki" dedim ve başladım.
Tarhta, arka tarafta kasımpatılar, önünde mavi vapur dumanları en önde de mineler vardı.
Toprak sonbahar kokuyordu. Beş saat ara vermeden çiçekler ve toprakla meşgul olmuşum. Beş saat boyunca, sadece anda kalarak. Hiçbir şey düşünmeden. Her bir ölü çiçek ve dal için, gitmesi gereken her bir yabani ot için dikkatimi yoğunlaştırarak. Onlarla konuşarak.
Bir Zen bahçesinde çalışandım.
Adım adım
-duraksıyarak kimi zaman-
yürüyordum
hiçbirşey ve hiçbiryer arasındaki
köprüde
...
Nefes alır toprak. Alır ve verir.Biz de toprağın nefesini alırız. Yaşar ve ölür toprak.Onu izleriz.
...
Çiçek gübre olur, gübreden sebze büyür.
...
Çiçek gübre olur, gübreden sebze büyür.
Hepsi bu.
Bahçede çalışmak, toprağa, yaşam ve ölüme saygıyı öğrenmektir."
(Gündelik Yaşamda Zen isimli kitaptan)
Bahçede çalışmak, toprağa, yaşam ve ölüme saygıyı öğrenmektir."
(Gündelik Yaşamda Zen isimli kitaptan)
İşim bittiğinde çiçek tarhının temizliği de bitmişti. Gelip bakanlar "çok güzel olduğunu" söylediler.
Giderken kederli köpek araba yolu üzerine uzanmıştı. Beni görünce güçlükle kalktı, kenara çekildi.